Kirsehir
Kayseri
Yozgat
Kars
Sivas
Süleyman Kolu
Kadir Kolu
Cin Ali Kolu
Ümüs Kolu
Kerem Kolu
Sakir Kolu
Küt Ali
Salih Kolu

TÜLEKLERİN TARİHİ

ÖNSÖZ

Türkiye’de entik tartışmaların böylesine alevlendiği bir ortamda neden böyle bir çalışma yaptık, bunun izahıyla başlayalım.

Bunun son zamanlarda yoğunlaşan postmodernizm tartışmalarıyla ilgisi yok. Çünkü bu çalışma lisans tezi olarak l988 yılında hazırlandı. Asıl sebep mensubu bulunduğum bu Türk boy veya aşiretinin bulundukları çevrelerde karşılaştığı bazı olaylardır. Çocukluğumdan beri en fazla dikkatimi çeken husus, Tüleklerin bulundukları çevrelerdeki diğer insanlar tarafından anlaşılmayan bir şekilde dışlanması ve aşağılanmaya çalışılmasıydı. Yani sebebini o dönem bilemediğim ve anlayamadığım psikolojik bir kompleks vardı. Ancak bu dışlamanın ve aşağılamanın arkaplanında bir hasedin, hatta gıptanın da bulunduğunu söylemekte fayda var. Çocukluktan beri hep kendime “acaba bu insanlar Tüleklerle ilgili olarak niçin böyle şeyler söylüyorlar?” sorusu kafama sürekli takıldı. Babama ve çevremdeki büyüklere sorduğumda ‘haset ve kıskançlık” kavramlarıyla izah etmeye kalktılar ama bu yeterli bir izah değildi. Çünkü neyi, niçin kıskanacaklardı. Toplam yedi sekiz tane köyde çiftçilikle uğraşan, okuyan insanı Türkiye standartlarının fazla üstünde olmayan, orta gelirli bir ekonomik yapıya sahip bu insanları gerçekten niçin kıskanıyorlardı. En iyisi hissi yorumlar ve açıklamalardan ziyade Tüleklerle ilgili literatürde ne bulabilirdim onları bir araya getirmekti. Bu hususta bilhassa amcamın oğlu Hüseyin Özdemir’in katkı ve teşviklerini belirtmeliyim. Çünkü o bir anlamda bizim köyümüzün (ibikli) ilk okumuş yazmışı ve yetişmiş insanı olarak bizi bu hususta bilgilendirdi. Hatta bize bazı tarihi kitaplardan bilgiler aktararak bunların iyi araştırılması gerektiğini, Tüleklerin sıradan bir boy veya aşiret olmadığını, öz be öz Türk ve Oğuz olduklarını titizlikle ve dikkatle o hoş ve güzel üslubuyla izah eder ve açıklardı. Yine henüz 6 veya 7 yaşlarında iken dinlediğim Hacıahmetli köyünden Yusuf amcanın sohbetleri bilinçaltımda ilginç izler oluşturdu. Ama temelde bilhassa Hüseyin ağabeyimin teşvikleri beni böyle bir çalışmaya itti. İlahiyat Fakültesi son sınıfta iken İslam Tarihi bölüm başkanı Prof. Dr. Ahmet Uğur’un da bu meseleyi mezuniyet tezi olarak hazırlamamı önermesi, artı kendi ilçesi olan Kayseri’nin Akkışla köyünde de Tüleklerin bulunduğunu söylemesi kararımın pekişmesine yol açtı.

Bu araştırma ve incelemenin ham malzemesi 1986-1988 yılları arasında oluştu. O günden bugüne kadar da bulduğumuz bilgileri ilave ettik.

Araştırmamıza önce genel olarak Türk boylarının Anadolu'ya göçlerini inceleyerek başladık. Daha sonra bu boylardan biri olan Tüleklerin tarihi durumları hakkındaki bilgileri vermeye çalıştık. Yine bu kısımda Tülek kelimesinin manası ve menşei, şu anda Türkiye'de Tülek kelimesini kullanan bölgeleri vermeye çalıştık. Günümüzde yaşayan Tüleklerin sosyal ve kültürel durumlarına ise giremedik. Biz sadece tarihsel anlamdaki bilgileri vermeyi yeterli bulduk. Günümüz Tülekleri ile ilgili olarak ise malzeme zaten bol olduğu için, bu hususu yeni araştırmacılara bırakmayı uygun gördük. Umuyorum ki günümüz Tüleklerinin sosyal, kültürel ve ekonomik durumlarını inceleyen araştırmacılar da çıkacaktır.

Pek çok tarihçimiz Türklerin Anadolu'ya yerleşmelerini ve Anadolu'yu bir yurt-vatan edinmelerini, Türk boy ve oymaklarının izlediği siyasi ve kültürel tutumların bir neticesi olarak görürler. Türkiye'de yıllardır, Türk devletlerinin, boylarının, oymak ve kabilelerinin tarihleri hakkında geniş ve büyük çaplı araştırmalar yapılmış ve halen de yapılmaktadır. Bir Türk boyu olan Tülekler (Tölekler) hakkında bizim yaptığımız bu küçük araştırma da, yıllardır yapılmakta olan bu tür araştırmaların çok küçük bir uzantısı veya devamıdır.

Böyle bir çalışmanın ortaya çıkmasında yardımlarını esirgemeyen ve bize yardımcı olan herkese teşekkür ediyoruz. Sohbetlerinin lezzeti hala kulağımda olan Yusuf Amcaya Allah’tan rahmet diliyorum. Soyu ile ilgili mükemmel bir hafızaya sahip olan babam Mustafa Çiçek’e, bu hususta beni en fazla teşvik eden ve gayretlendiren amcamın oğlu Hüseyin Özdemir’e sonsuz şükranlarımı sunuyorum. Çiçekdağı ve Akkışla bölgesindeki Tüleklerin tamamına ise ayrıca teşekkür ediyorum. Hocalarım Prof. Dr. Ahmet Uğur ve Prof. Dr. Harun Güngör'e de bilhassa yöntem hususunda gösterdikleri ilgiden ve yardımdan dolayı saygılarımı sunuyorum.









Dursun Çiçek

Kayseri/ Mayıs 1988